16 Kasım 2007 Cuma

Adıyaman Tanıtımı 3

Nüfus


Şehir nüfusu 2005 yılı verilerine göre 240.541'dir. Adıyaman şehrinin 1955 yılından 13966 olan nüfusunun, 1955'i izleyen nüfus sayımı dönemlerinde artış gösterdiği anlaşılmaktadır. Ancak 1970 yılında %68.4 nüfus artış hızı ile en yüksek değerine yükselmiştir. 1980 yılında ise %39.8 değerle artış hızında eskiye göre gerileme gözlenmiştir. 1985, 1990, 1997 ve 2000 nüfus sayım sonuçlarına göre, nüfus artış hızının artığı görülmektedir. Bu artış 1985'te %59.45 e, 1990'da %66.78'e (100 045), 1997'de %112'e (nüfus 212 475'e), 2000'de %34 (nüfus 282.510) gibi yüksek bir değere ulaşmıştır.


Ulaşım


Adıyaman'a karayolu ile Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Kahramanmaraş ve Diyarbakır olmak üzere beş güzergahtan gidilir. Adıyaman'ın Gölbaşı ilçesi tam bir kavşak yeri olup, Malatya Kahramanmaraş - Gaziantep karayolu ulaşımı Gölbaşı üzerinden sağlanır. Demiryolu ulaşımı da Gölbaşı ilçesinden yapılmakta olup, Malatya - Fevzi Paşa demiryolu bu İlçeden geçmektedir. Adıyaman Havalimanından tarifeli uçak seferleri bulunmaktadır. Adıyaman'dan geçen, Şanlıurfa, Diyarbakır dahil Güneydoğu illerini birbirine bağlayan karayolu, Gerger İlçesine bağlı Güzelsu köyündeki feribot seferleri ile Şanlıurfa ve Siverek İlçesi'ne bağlanır.

Adıyaman Tanıtımı 2

Tarih


Cumhuriyet Öncesi


Adıyaman,tarihinin bilinen en eski yerleşim yerlerinden biridir.Adıyaman Palanlı Mağarasında yapılan incelemelerde kent tarihinin M.Ö40.000 yıllarına kadar uzandığı anlaşılmıştır.Yine Samsat-Şehremuz Tepede'deki tarihi bulgulardan M.Ö.7.000 yılına kadar Paleolitik M.Ö.5.000 yıllarına kadar Neolitik M.Ö.3.000 yıllarına kadar Kalkolitik ve M.Ö.3.000-1.200 yılları arasında da Tunç Çağı dönemlerinin yaşandığı anlaşılmıştır.Bu dönemde bölge Hititlerle Mitaniler arasında el değiştirmiş ve Hitit devletinin yıkılmasıyla (M.Ö.1.200) karanlık bir dönem başlamıştır.M.Ö.1.200'den Frig Devletinin kuruluşu olan M.Ö.750 yılları arası dönemle ilgili olarak yazılı kaynağa rastlanmamıştır. Ancak; bu dönemde yöre, Asur etkisine girmeye başladığından, Samsat'ta bulunan Asur etkili mühürler ve Kahta Eskitaş Köyünde bulunan Hitit Hiyeroglifli kitabeler,Anadolu'daki tarihi sislilerin ilimizdede aynen devam ettiğini göstermektedir.Bu dönemde de Adıyaman ve çevresinde Hitit Devletinin yıkılmasıyla ortaya çıkan Geç Hitit şehir devletlerinden biri olan Kummuh Devleti hüküm sürmektedir. M.Ö.900-700 yılları arasında yöre Asur etkisine kalmakla birlikte,Asurlular tam olarak egemen olamazlar. 6.yüzyılın başlarından itibaren yöreye Persler hakim olur ve yöre Satrap'lar(valiler)eliyle yönetilir.M.Ö.334 yılında Makedonya kralı Büyük İskender'in Anadolu'ya girmesiyle Pers'ler hakimiyetini kaybetmiş ve M.Ö.1.yüzyıla kadar yörede Makedonyalı Selevkos Sülalesi hüküm sürmüştür.Bu sülalenin gücünün zayıfladığı sıralarda,Kral Mithradetes 1. Kallinikos Kommagene Krallığı'nın bağımsızlığını ilan etmiştir.(M.Ö.69) Başkenti Samosota (Samsat) olam Kommagene Krallığı,egemenliğini M.S.72'ye kadar sürdürmüş,bu tarihte yöre Roma İmparatorluğu'nun eline geçmiş ve Adıyaman, Roma İmparatorluğunun Syria (Suriye) Eyaletine, 6.Lejyon olarak bağlanmıştır. Roma İmparatorluğu'nun 395 yılında Batı ve Doğu Roma olarak ayrılmasıyla Adıyaman Doğu Roma İmparatorluğuna katılmıştır. 643 yılından itibaren bölgeye İslam akınları başlamakla birlikte İslam hakimiyeti ancak 670 yılında Emevi'lerle kurulur. 758 yılında ise 2. Abbasi komutanlarından Mansur İbni Cavene'nin hakimiyetine girer. 926 yılına kadar Abbasi hakimiyetinde kalan II'de bu tarihte Hamdanilerin egemenliği başlar. 958yılında yöre yeniden Bizanslıların eline geçer.

1114-1181 yılları arası yöreye Türk akınları olur. 1204-1298 yılları arasında Samsat ve yöresini Anadolu Selçukluları ele geçirir.1230-ve1250 yıllarında Moğol saldırıları yaşanır. 1298'de yöre ve il Memlüklülerin eline geçer. 1393 yılında Adıyaman bu kez de Timurlenk tarafından yağmalanır. Büyük bir istikrarsızlığın olduğu ortaçağ boyunca Adıyaman, Bizans, Emevi, Abbasi, Anadolu Selçukluları, Dulkadiroğulları arasında el değiştirmiş ve nihayet Yavuz Sultan Selim'in İran seferi sırasında 1516 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı topraklarına katılan Adıyaman, başlangıçta merkezi Samsat'ta bulunan bir Sancakla Maraş Beylerbeyliğine bağlıyken, Tanzimattan sonra bir kaza olarak Malatya'ya bağlanmıştır.


Cumhuriyet Dönemi

Cumhuriyetin kuruluşundan 1954 yılına kadar eski eski idari yapısı korunarak Malatya'ya bağlı kaza konumunda olan Adıyaman 1 aralık 1954 tarihinde 6418 sayılı kanunla Malatya'dan ayrılarak müstakil il haline gelmiştir.

Adıyaman Tanıtımı 1

Adıyaman, Adıyaman İli'nin merkezi olan şehirdir. Malatya vilayetinden ayrılarak 1 Aralık 1954'te Demokrat Parti desteğiyle il olmuştur. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında yer almaktadır. Atatürk Barajı Adıyaman sınırları içerisinde yer alır. Adıyaman, Şanlıurfa, Gaziantep, Şırnak, Siirt, Batman ve Mardin illerini içine alan topraklardaki sulama ve enerji üretimine yönelik bir proje gerçekleştirilmiş ve bu proje GAP olan Güneydoğu Anadolu Projesi'dir. Bu proje uygulamaya konulmasından dolayı su altında kalmış antik yerleşim bölgelerinde arkeolojik araştırmalar yapılmıştır. Coğrafi yapısı nedeniyle binlerce yıl önce parlayıp sönen eski medeniyetlerin bir kavşak noktası olduğu için insanlık tarihi boyunca eşi az görülen medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Kommegane Krallığı'na ait kalıntılar ise Nemrut Dağı'nda yer alır.

2006 yılında Adıyaman'da Adıyaman Üniversitesi kurulmuştur.

15 Kasım 2007 Perşembe

Adana Tanıtımı 5

Adana Turizmi

Arkeoloji ve kültür turizmi

Arkeolojik sit bölgeleri, tarihi kalıntılar ile kültürel ve etnoğrafik değerler; Adana ilinin en önemli turizm kaynaklarındandır. İlde kültür amaçlı gezilerin önemli bir kısmı Karatepe'ye yapılmaktadır. Plan döneminde de bu ilgi ve isteğin süreceği sanılmaktadır. Karatepe konumu itibariyle, arkeolojik değerlerinin yanısıra doğal güzellikleri de içermektedir.

Sit Bölgesi Aslantaş baraj gölü, çam ormanları ile kaplı bu alan; 7.715 hektar büyüklüğündeki Karatepe-Aslantaş Milli Parkını oluşturmaktadır. Baraj gölünün yarattığı peyzaj, anılan orman varlığı nedeni ile Ege-Akdeniz kıyılarında görülen manzaralarla eşdeğerdir. Bu özellikleri ile Karatepe, doğa ve kültür değerleri karışımını sergileyen bir açık hava müzesidir.


Ekoloji turizmi

160 km uzunluğundaki kıyı şeridinin 45 km'si kumul, sulak, sazlık ve benzeri gibi doğal alanlardır। Bu alanların en önemlisi Seyhan nehrinin meydana getirdiği Tuzla ve Akyatan gölleriyle, Ceyhan nehrinin oluşturduğu Akyayan gölü ve Yumurtalık dalyanıdır. Her iki alanda önemli çevre bilimsel(ekolojik) zenginliğe sahiptir. Doğal ortamlarında az bulunan çeşitli kuşlar ile deniz ve kara canlıları yaşamaktadır.



Rafting

Tahtalı dağlarından doğan Tufanbeyli, Saimbeyli ve Feke ilçelerinde geçen aşağıda Seyhan nehrine karışarak denize dökülen Göksu ırmağı kıvrımlı güzergahı ve uygun debisi ile rafting sporuna çok uygundur.

Ayrica Seyhan, Çatalan, baraj gölleri su sporlarının gelişmesi için oldukça uygundur.


Termal turizm

İlde termal turizmi fazla önem taşımasa da yöre halkınca termal turizm alanlarından faydalanılmaktadır. Bunlar Aladağ yakınlarındaki Acısu İçmesi, Ceyhan yakınlarındaki Tahtalıköy, Kokarpınar İçmeleri, kent merkezindeki Kurttepe, Alihocalıdır.


Av turizmi

İl sınırları içinde Toros dağlarında dağ keçisi, geyik, yaban domuzu, keklik, bıldırcın, üvelik, tavşan, yaban ördeği, yaban kazı ve benzerinin avı mevsimine göre yapılmaktadır. İlde deniz avcılığı da gelişmiştir. Yumurtalık'ta Çamlık ve Yerkuma, Karataş'ta Akyatan, Tuzla ve Burma boğazı dalyanlarında kefal, levrek, çupra, lagos, dil balığı, kara kulak, mercan ve karides avı ile baraj göllerinde sudak, sazan, yayın(gelebicin), yılanbalığı avı yapılmaktadır.


Yayla turizmi

İldeki yaylalar yerel halkın yazları sıcak geçmesi nedeniyle geleneksel olarak ilgi duyduğu ve yaz aylarında uzunca bir süre konakladığı kesimlerdir. Genellikle 600 metre yükseklikten sonra başlayan yaylalar, gerek serinliği gerekse iğne yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlarının sağladığı bol oksijenli havası ve görsel değerleri nedeniyle çok rağbet görmektedir. Yaylalarımız aynı zamanda geleneksel bir kültür hazinesidir. Yöre kilimleri, halıları, tahta ve bakır işletmeciliği ile ülke çapında tanınmaktadır. Belli başlı yaylalar şunlardır:


Pozantı ve Yenikonacık Yaylaları

Adana il merkezine 112 km uzaklıkta olan Pozantı ilçesi, aynı zamanda yayla özellikleri de taşımaktadır. İlçe merkezinin 3-4 km batısında yer alan Yenikonacık Yaylası ise Pozantı’nın bir mahallesi konumundadır.


Akçatekir Yaylası

Pozantı ilçesine 17 km. uzaklıktaki yayla, Adana-Ankara E-90 otoyolunun 95. km’sinde yolun her iki yakasında çok geniş bir alana yayılmıştır. Bürücek Yaylası; Akçaköy ve Tekir Yaylası’nın birleşmesiyle oluşan Akçatekir Beldesi’nin bir mahallesi konumundadır. Yaylaya şehirlerarası otobüsler ve Adana ile Tarsus’tan yolcu taşımacılığı yapan otobüs, minibüs ve midibüslerle yaz-kış günün her saatinde gidilebilir. Çam, ardıç ve meyve bahçeleri arasında kurulmuş olan yaylada, yayla mimarisine uygun yapıların yanında farklı mimari tarzların örneklerini de görmek mümkündür. Yaylanın kuzey ve güneyinde bulunan ve yaylaya 2 km. mesafede bulunan Osmanlı (İbrahim Paşa) tabyaları ile Orman İşletme Müdürlüğü’nce koruma altına alınarak çoğaltılmasına başlanan Yabankeçileri Üreme İstasyonu gezip görülebilir.

Ayrıca 1 Eylül tarihinde Akçatekir Yaylası Geleneksel Yayla Şenlikleri yapılmaktadır.


Belemedik Yaylası

İl merkezine 117 km. Pozantı ilçesine 10 km. uzaklıkta bulunan bu yaylaya tren ve özel araç ile ulaşılmaktadır. Zengin doğa manzarası tamamen bakir durumdadır. Ayrıca I. Dünya Savaşında burada görev yapan Alman personelden kalan yapılar ve mezarlık mevcuttur.

Çakıt Çayı kıyısında kurulmuş yörenin taştan ve ahşaptan yapılmış yayla evlerinde konaklanmaktadır. Yaban hayatı yönünden zengin olan yaylada yabankeçisi, yabandomuzu ve yırtıcı kuşlar gözetlenebilir. Doğa fotoğrafı çekmek, kamp kurarak tatil yapmak isteyenlerin, ihtiyaçlarını beraberinde götürmeleri gerekmektedir.Görülmeye değer bir yerdir.


Armutoğlu Yaylası

İl merkezine 119 km. Pozantı ilçesine 17 km. uzaklıktadır. Pozantı-Ankara yol ayrımından doğuya doğru (Sarımsak Dağı) dönülerek 13 km.lik çam ve köknar ormanları içinden geçilerek ulaşılır. Ulaşımı tamamen özel araç ile yapılmaktadır. Yaylada bulunan arazilerin çoğunluğu orman alanıdır. Tamamen bakir durumda olan yayla, sedir, köknar, ardıç ağaçları ve kır çiçekleri ile iç içedir.

Sarımsak Dağı’nın eteğinde bulunması nedeniyle yaban hayatı bakımından da çok zengindir. Doğa ile baş başa buz gibi akan pınarların başında çadır kurarak kamp yapmak, çevrede bulunan yaban hayatını incelemek ve görüntülemek isteyenlerin tercih edeceği bir yayladır.


Asar Yaylası

Pozantı-Çamardı karayolunun 14. km.sinden kuzey-batıya (sola) dönülerek 1,5 km. stabilize yolla ulaşılır. Yörenin yayla mimarisine uygun ahşap ve taşlardan yapılan yayla evleri, çam, köknar, sedir ağaçları ve meyve bahçeleriyle iç içedir.

Yaylada elektrik mevcut olup isteyenler Pozantı ilçesinden minibüsle gidebilir, kamp kurarak piknik yapabilirler.ayrıca bu yayla Kamışlı köyünün 4.km uzağındadır.yaylada çoğunlukla Kamşlı köyü halkı yaşamaktadır


Fındıklı Köyü Yaylası

Pozantı- Çamardı karayolunun 10. km. sinde bulunan yayla köyü, bağlar ve bahçeler arasına kurulmuştur. Yaylaya günün belirli saatlerinde Pozantı ilçesinden minibüslerle ulaşım sağlanmaktadır. Kır kahveleri, bakkal ve sağlık ocağının hizmet verdiği yaylada kamp kurarak piknik yapılabilir.


Kızıldağ Yaylası

Adını Kızıldağ’dan alan yaylaya, Karaisalı İlçesi’nden 27 km. asfalt yolla ulaşılır. Karaisalı ilçesi halkının yoğun olarak rağbet ettiği yaylada kır kahveleri, kır lokantaları, bakkallar, fırınlar ve kasaplar hizmet vermektedir.

Elma, armut, kiraz, vişne ve ceviz ağaçları ile iç içe olan yaylada kamp kurarak Kızıldağ’a yaya yürüyüş (Trekking) yapılabilir, yaban hayatı incelenerek fotoğraf çekilebilir.


Yaylalar Grubu

Ağcakise, Başpınar, BıcıDeli ardıç,çarkıpare,(zakkum dünyası)Kelerbaşı ve Kosurga Yaylaları; birbirine kısa mesafede (3-5 km) bulunan yaylalara stabilize yolla ulaşım sağlanmaktadır. Bakir durumda olan bu yaylalar ormanlık alan içinde kurulmuştur. Çadırlı kamp kurup doğa fotoğrafları çekmek, orman içinde küçük gezinti yaparak Zehli Kalesini görmek isteyenler her türlü ihtiyaçlarını yanlarında götürmelidir.


Meydan Yaylası

Aladağ ilçesi’ne 6 km. uzaklıkta olan yaylaya stabilize yolla ulaşılmaktadır. 1700 mt. rakımda bulunan yayla, ardıç, çam, köknar, sedir ağaçları ve meyve bahçeleri ile iç içedir. Kır lokantaları(Et ürünleri ağırlıklı) kahveler, bakkallar hizmet vermektedir. Telefon ve elektriğin mevcut olduğu yaylada, yayla mimarisine uygun ahşap ve taş yapılarda konaklanmaktadır. Ormanlık alan kıyısında kamp kurularak piknik yapılabilir. Aladağ ilçesinden minibüs ile gidilebilir.


Horzum Yaylası

Kozan ilçesini Feke – Saimbeyli – Tufanbeyli ilçeleriyle Kayseri ili’ne bağlayan karayolunun 25. km. sinde de Çulluuşağı Köyü (Yaylası) bulunmaktadır. Kozan ilçesi halkı tarafından kullanılan Horzum Yaylası çam, çınar, üzüm bağları ve meyve ağaçları ile iç içedir.

Yöre mimarisinin çok güzel ahşap örneklerinin bulunduğu yaylada, bakkallar, kır kahvesi ve lokantalarıyla, sağlık ocağı hizmet vermektedir. Telefon ve elektriği mevcut olan bu yaylalara ilçeler arası yolcu taşımacılığı yapan otobüs ve minibüslerle yaz-kış yıl boyunca gidilebilir, kamp kurularak piknik yapılabilir.


Göller Yaylası

Kozan ilçesine 54 km. uzaklıkta stabilize yolla ulaşılan yayla, tamamen bakir durumdadır. Ormanlar ve kır çiçekleri ile kaplı bulunan yaylada, elektrik bulunmaktadır. telefon bulunmakta olup, bakkal ve kır kahveleri hizmet vermektedir.

Yaylaya gitmek isteyenler, yaz aylarında Kozan ilçesinden günün belirli saatlerinde münibüs ile gidebilirler. Kamp kurarak doğayı incelemek isteyenler, yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını yanlarında götürmelidir.


İnderesi Köyü Yaylası

Feke ilçesinden 59 km. güzel manzaralı stabilize yolla ulaşılan yayla köyü, tamamen bağ ve bahçeler arasında kurulmuştur. Otantik köy yaşamını özleyenler, bu yayla köyünde tatillerini geçirebilirler. Elektrik, telefon, sağlık ocağı, jandarma karakolu, bakkal, fırın ve kır lokantalarının hizmet verdiği bu şirin köyde, Yahyalı tipi halı ve kilimler, çoraplar dokunarak satılmaktadır.

15 Ekim tarihinde Feke Karacaoğlan Kültür ve Sanat Şenliği yapılmaktadır.


Çatak Yaylası

Saimbeyli-Tufanbeyli karayolunun 2. km. sinden sola dönülerek bahçeler arasından geçen 3. km. lik stabilize yolla ulaşılmaktadır. Saimbeyli’den belediye otobüsleri ile gidilebilir. Dağ yamacından akan küçük şelalelerin beslediği “anıtçınar” ağaçlarının gövde ve dalları üzerinde kurulmuş çardaklarda piknik yapılabilen çok güzel bir yayladır. Saimbeyli ilçesinin içme suyunun alındığı yaylada, Orman İşletme Müdürlüğü’ne ait küçük bir dinlenme tesisi de hizmet vermektedir.


Obruk Yaylası

Saimbeyli – Tufanbeyli karayolunun 5. km. sinde yolun her iki yanında yer alan tamamen bakir bir yayladır. Ardıç, karaçam, sedir ağaçları ve kır çiçeklerinin çevrelediği ekilebilir alanlar, buğday ve arpa ile kaplıdır. Yörüklerin tercih ettiği yaylada, kamp kurularak çevre gezileri yapılıp fotoğraf çekilebilir. türlü ihtiyaçlarını yanlarında götürmeleri gerekir. 15-25 Haziran tarihleri arasında Saimbeyli Kiraz Festivali yapılmaktadır.2006.11.03


Başpınar Yaylası

Aladağ ilçesinde yer alan yaylaya Adanadan 95 km. asfalt yol ile ulaşılmaktadır.çok güzel havası vardır,burada insanlar doğayla iç içedir gidipte görülecek yerlerden biri diyebilirim Çok Güzel bir yayla ihtiyacınızı yaylamızda bulabilirsiniz

13 Kasım 2007 Salı

Adana Tanıtımı 4

Adana Kent Görünümü

Ortadoğunun en büyük camisi - Adana Sabancı Merkez Camii


Daha fazla resim için;
Guzel Resimler


Bilgiler
Toplam nüfus 1.849.473 (2007)
Şehir nüfusu 1.130.710 (2007)
İlçe nüfusu 718.763 (2007)
Yüzölçümü 14.030 km²
Rakım 23 metre
Koordinatlar 37°01′N 35°18′E
Posta kodu 01XXX
Alan kodu 322
İl plaka kodu 01
Yönetim

Belediye başkanı
Aytaç DURAK

Yerel yönetim site

http://www.adana.bel.tr/

Adana Tanıtımı 3

Kurtuluş Savaşı ve İşgaller Dönemi

Kayıplara sebep olan I. Dünya Savaşı, siyasi ve ekonomik üstünlük için birbirleri ile mücadeleye girişen Avrupa devletleri arasında ve Avrupa'da çıkmıştır. Kısa zamanda mücadele bütün kıtalara yayılmış ve Osmanlı imparatorluğu da bu savaşın içine sürüklenmiştir. Sonunda imparatorluk çökmüş toprakları parçalanmış, anayurt bile düşman istilası altında kalmıştır. Beş cephede birden ve pek çok devlete karşı savaşmak zorunda bırakılan Osmanlı Devleti, Mondros Ateşkes Antlaşması ile imparatorluk topraklarının pek çoğunu düşmana bırakarak çekilmiştir. İşte bu dönemde Suriye Cephesinde kalan Türk birliği, o cephede Yıldırım Orduları komutanı olarak bulunan Mustafa Kemal idaresinde Halep'e çekilerek, tamamen yok edilmekten kurtarılmıştır. Zamanın sadrazamı İzzet Paşa tarafından, o sırada grup komutanı Liman Von Sanders'ten (Alman Komutanı) elindeki tüm grup komuta ve koordinasyon yetkisini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmesi bildirilmiş ve bu devir-teslim işlerini gerçekleştirmek için 31 Ekim 1918'de Mustafa Kemal Paşa Adana'ya gelmiştir. Liman Von Sanders Paşa'nın Yenildik...bizim için her şey bitti sözüne karşılık, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Paşa Savaş müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor karşılığını vermiştir. İşte bu sözlerin özetlediği ve vurguladığı mücadele yılları 1922'ye hatta politik anlaşmaların bitimine kadar yani 1923'e kadar sürmüştür.
Toros geçitlerini tutmaya çalışan Bnb. Menil komutasındaki Fransız taburu, milli kuvvetler karşısında tutunamayarak kaçmaya çalışmış, ancak Karaboğazı'nda çevrilerek esir alınmıştır. İşte Fransız taburunu esir alan 40 kişilik Kahraman Milis Müfrezesi Bucak Köyü'nde görülüyor.
Mustafa Kemal Paşa 31 Ekim 1918'de geldiği Adana'da 11 gün kalmış, etrafın ve halkın durumunu inceleyerek bunu Genel Kurmay Başkanlığı'na bildirmiştir. Bu telgraflarda sadece mevcut durum değil, ileriye dönük düşünce ve uyarılar da yer almıştır.
İskenderun'a asker çıkararak işgal teşebbüsünde bulunurlarsa ingilizlere ateş açılacağını zamanın hükümet ve başbakanına telgrafla bildiren Mustafa Kemal Paşa, aynı zamanda kendine bağlı kumandalara da benzer bir emir vermiştir. Verilen emre göre denizden İskenderun'a çıkartma yapmak isteyen İngiliz ve Fransızlar'a ateşle karşı konulacaktır. Tarihi açıdan bakılacak olursa, Adana'dan verilen bu ilk emir Türk Kurtuluş Savaşı'nın ilk emridir. Nitekim, 15 Mart 1923'te Adana'ya tekrar gelen Mustafa Kemal Paşa bu durunu şu sözleriyle toplum ve tarih önünde kanıtlamıştır:
Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana'da vücut bulmuştur.
Adana'dan İstanbul'a gönderilen telgrafların hiçbir olumlu etkisi olmadığı gibi, kısa bir süre sonra Yıldırım Orduları Grubu ve 7. Ordu Karargahı lağvedilmiş ve Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a çağrılmıştır.
Adanalılar, İstanbul Hükümetinin 23 Kasım 1918 tarihli, Adana ve dolaylarının boşaltılmasını zorunlu kılan kararını büyük tepki ile karşılamışlardır. Durumu protesto eden, böyle bir harekatın yaratacağı vahim hadiseleri vurgulayan bir telgraf dönemin İçişleri Bakanına yollanmıştır. Kısa bir süre sonra işgal kuvvetleri Mersin limanından Çukurova'ya girmiş, tüm kilit noktaları kontrol altına almış ve sonra Adana'yı işgal etmişlerdir. Bu işgal sırasında Türklere ait bütün sembol, arma, işaret ve levhalar yok edilmiş ve sistemli şekilde Türk halkının soykırımı yoluna gidilmiştir. Fransıs işgal kuvvetleri tarafından yine çok planlı ve katı bir şekilde uygulanan diğer bir işlem de Adana, Çukurova ve civarı bölgelere Ermenilerin yerleştirilmesi olmuştur. 1915 yıllarında yani I. Dünya Savaşı sırasında Anadolu'nun Doğu yöresinde isyan eden Türk halkını öldürüp, işkence eden ve Ruslara yardım ederek ülke içinde 5. kol olarak çalışan Ermenilerin 1915 tarihli Tehcir Kanunu ile Suriye'ye zorunlu göçleri sağlanmıştır. 1918'de Adana ve Çukurova'yı işgal eden Fransızlar kendi birlikleri içinde özellikle Ermeni askerleri getirdikleri gibi, Suriye'den 70 bin Ermeniyi Adana'ya, 12 binini Dörtyol'a, 8 binini Saimbeyli'ye yerleştirmişlerdir. Hatta Antep ve Maraş çevresine de 50 binden fazla Ermeni getirilmiştir. Bütün bu gayretler adeta I. Haçlı Seferi sırasında olduğu gibi yine Avrupa devletlerine bu bölgede ileri karokol görevini görecek bir Ermeni Krallığının yeniden oluşturulması içindi. 1918-1919 yıllarında Adana'da tam bir terör ve cinayet dönemi yaşanmıştır.
Bunlar arasında Abdiağa Çiftliği Olayları, şehir içi cinayetleri, Taşköprü'de Türklerin çarmıha gerilişi ve kırbaçlanarak öldürülüşü gibi olaylar toplum şuurundan ve hatırasından çıkmayacak olaylar haline gelmiştir. Bunca terör ve baskı arasında Adana ve yöredeki Türkler, örgütlenerek Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatını oluşturmuşlardır. Çukurova, bölgelere ayrılarak, her bölgeye milis kuvvetleri ve komutanı atanmış ve bölge bölge tüm yöre bu milli direnme ve mücadele teşkilatının denetimine girmiştir. Şubat 1920'den itibaren milli kuvvetler düşmana karşı zaferler kazanmaya başlamış ve her zafer daha iyi bir örgütlenme ve daha yüksek bir moral kuvveti sağlamıştır.1920'de Toroslar'dan Fransızlara saldırı başlatılmıştır. Sonuçta 27 Mayıs 1920'de Fransız orduları komutanı Menil, milli kuvvetler tarafından esir alınmıştır. Kar Boğazı Olayı olarak bilinen olay, Kuvayi Milliyenin ilk siyasi zaferidir. Bunu takiben 28 Mayıs 1920'de Fransızlar Mersin-Adana hattına çekilmişler ve kuzey Çukurova (Kozan ve diğer dağlık bölgeler) tamamen kurtarılmıştır. Düzlük, ovalık yörelerde Ermeniler zulüm ve şiddeti artırmışlar ve sayısıs cinayetler işlemişlerdir. 10 Temmuz 1920'de Ermeniler tarafından Türklere karşı büyük bir şiddet ve soykırım harekatına girişilmiş ve bu harekat sonucu onbinlerce Türk Toroslara doğru kaçmıştır. Dörtgün süren bu hareket tarihte Kaç Kaç olayı olarak isimlendirilmiştir. 5 Ağustos 1920'de Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Bey (Çakmak) ve milletvekilleri Pozantıya gelmiş ve orayı il haline getirerek Pozantı Kongresini yapmışlardır.
Daha büyük direnişe geçen Türkler çok büyük kayıplar vermişlerdir. Buna rağmen Kasım 1920 sonlarında Fransızları ağır yenilgiye uğratmayı başarmışlardır. Sonuç olarak Fransa, T.B.M.M. hükümetini resmen tanıyarak barış yoluna gitmiştir. Türk-Fransız barış anlaşması, 20 Ekim 1921'de Ankara'da yapılmıştır. Bu anlaşma gereğince 5 Ocak 1922'de Fransızlar Çukurova'dan tamamen (getirdikleri Ermenileri de beraberinde götürerek) çekilmişlerdir. Fransızlarla gidemeyen veya yerli olan Ermeniler de bölgeden kaçmışlardır. Bunlardan 120 bini tekrar Suriye'ye, 30 bini Kıbrıs veya İstanbul'a gitmişlerdir. 5 ocak 1922 tarihinde Adana'nın kuzey batısından şehre giren Sırkıntı takım komutanlığına bağlı Berber, Sırkıntı, Karsantı, Kırıntılılardan oluşan Türkmen milisler enkaz haline gelmiş ve tamamen Türklerin terk ettiği bir Adana ile karşılaşmışlardır. 5 Ocak 1922 kurtuluşunu kutlama amacı ile Büyük Saat ile Ulu Camii arasına çok büyük bir bayrak çekilmiş ve daha sonra bu bayrak çekilmesi olayı il'in kurtuluş günlerinde tekrarlanmıştır. Bayrak Adana'nın simgesi haline gelmiştir. Adana ve Çukurova halkı milli kuvvetlere katılarak yurdun diğer cephelerinde de çarpışmış ve anavatanı düşmandan kurtarma mücadelesinde sonuna kadar yer almışlardır.
Atatürk'ün Adana Seyahatleri Atatürk Cumhuriyetin kuruluşundan önce üç defa, Cumhuriyet'in ilanından sonra altı defa olmak üzere Adana'ya dokuz defa gelmiştir.

Adana Tanıtımı 2

Eski Çağlarda Adana
Tarihi araştırmalardan elde edilen bilgilere göre, Çukurova, Yontma Taş Devrinden bu yana yerleşim yeri olmuştur। Çukurova'nın en eski yerleşim merkezlerinden biri Tepebağ Höyüğü ilk çağlardan kalmadır। Höyükte rastlanan surlarla çevrili kent çekirdeği burada Neolitik çağda yaşayan kent dönemine ışık tutmaktadır। Tepebağ'ın güneyinde Taş Köprü'nün bitişğinde eski kale yıktırılarak yerine Adana Kalesi yaptırılmıştır। Bu kaleyi daha sonra Mehmet Ali Paşa yıktırmıştır। 1553'te başlayan Ramazanoğulları devrinde, kent oldukça büyümüş bu dönemde Ulucami Tuzzhanı, Yağ Camii gibi eserler yapılmıştır। Adana, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinden Osmanlılar'a bağlanmış, 1608'de eyalet olmuştur. Sırasıyla Konya, Malatya, Şam, Halep eyaletlerine bağlı kalmıştır. Bir ara Kıbrıs'tan da idare edilmiş, 1867'de vilayet bundan sonra da Adana Sancaği'nın merkez ilçesi olmuştur. Bu durum Fransız işgaline kadar sürmüştür. İşgal sırasında vilayet merkezi Pozantıya nakledilmiş, işgal sona erince Adana yeniden vilayet merkezi olmuştur. Cumhuriyet, devrinde çok gelişmiştir.

Eski Çağlarda Adana'ya Egemen Olmuş Gruplar

Luvi Krallığı (M.Ö.1900) ,
Arzava Krallığı (M.Ö. 1500-1333) ,
Hitit Krallığı (M.Ö. 1900-1200),
Kue Krallığı (M.Ö.1190-713),
Asur Krallığı (M.Ö. 713-663) ,
Pers Satraplığı (M.Ö.612-333),
Helenistik Dönem (M.Ö. 333-323)
Selökidler (M.Ö. 312-133),
Korsanlar Dönemi (M.Ö. 178-112),
Romalılar (M.Ö.112-M.S. 395)

Orta Çağda Adana'ya Egemen Olmuş Gruplar
Bizanslılar (M.S. 395-638),
İslam Devri,
Selçuklular,
Ermeni Krallığı

Yeni Çağda Adana
Mısır Türk Memlukları,
Ramazanoğulları,
Osmanlılar.

Adana Tanıtımı 1

Genel Bilgiler

Adana, Türkiye'nin güneyinde Akdeniz Bölgesi'nin Doğu Akdeniz Bölümü'nde yer alan 14.030 km² yüz ölçümüne ve 2.300.000 bin nüfusa (DİE, 2007 yılı nüfus sayımına) sahip bir ildir.
Adana ili, yönetsel olarak 13 ilçe, 9 bucak ve 547 köyden oluşmaktadır. Adana ili ve il merkezi Türkiye'nin en önemli tarımsal üretim bölgelerinden olan Çukurova 'nda yer alır ve esas olarak gelişimi ve ekonomisi tarımsal üretim ve tarıma dayalı endüstri yoğunlukludur. Adana kenti, Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin oluşturduğu Çukurova Deltası'ndan kuzeydeki dağlara doğru hafif bir eğimle yükselen alüvyal dolgu taraçalardan biri üzerinde, denizden yaklaşık 40 km içeride (ve kuzeyde) kurulmuştur. Denizden yüksekliği il merkezinde 23 m'dir. Seyhan Nehri, bu düzlükte bir kaç metre gömülmüş geniş bir yatak içinde kentin kuzeyinden güneyine akar. Irmakla kentin kurulduğu düzlük arasındaki düzey farkının azlığından doğan sel baskınları, Seyhan Barajı'nın yapımından sonra hemen hemen ortadan kalkmıştır. Adana kentinin çekirdeğini, sırtını doğuda Seyhan ırmağına dayamış olan Tepebağyükseltisinin çevresindeki dairesel yerleşim oluşturur.
Roma döneminden kalma Taş Köprü, burayı Seyhan'ın sol kıyısına bağlar. Uzun süre orta halli bir taşra kenti özelliğini koruyan, nüfusu 20.000-30.000 arası olan Adana; 19. yy'ın ikinci yarısında gelişmeye başladı. Bu gelişme özellikle 1950'den sonra hızlanarak Adana'ya bugünkü büyük kent özelliğini kazandırdı. 1886'da, kent, demir yoluyla Mersin Limanı'na bağlandı. Hicaz Demiryolu Birinci Dünya Savaşı yıllarında Torosları aşarak Adana'ya ulaştı. Bu gelişmeler sonucu kent, özellikle 1950'den sonra eski çekirdeğin çevresinde daha çok Kuzey-Batı'daki istasyona ve batıya doğru olmak üzere hızla yayıldı, çekirdek bölümde kimi düzenlemeler yapıldı. Planlı yeni mahalleler kuruldu, geniş caddeler ve parklar açıldı. Bu gelişmeler sırasında büyüme Seyhan'ın sol yakasına taştı. Türkiye'deki kentleşme sürecinin en hızlı olduğu yerleşmelerden biri olan Adana, Akdeniz Bölgesi'nin ticaret, sanayi ve sermaye piyasası bakımlarından en önemli merkezidir. Gelişmiş bir yol şebekesinin kavşak noktası olan Adana'da, havaalanı, çeşitli düzeyde eğitim kurumları, Çukurova Üniversitesi ve Devlet Güzel Sanatlar Galerisi vardır.